Babacan, TBMM’de milletvekilleri arasında çıkan kavga, sokak hayvanları problemi, ekonomi ve dış politika hakkında değerlendirmelerde bulundu.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cüneyt Özdemir YouTube kanalında Kenan Taş’ın sorularını yanıtladı. Babacan, TBMM’de milletvekilleri arasında çıkan kavga, sokak hayvanları problemi, ekonomi ve dış politika hakkında değerlendirmelerde bulundu. Babacan’ın yanıtlarından öne çıkanlar şöyle:
“‘Maliye politikasını sıkalım, enflasyon düşsün’ derlerse çalışmaz”
“Resmi açıklamalara bakacak olursak, son 8 yıldır sürekli ‘2 sene veya 3 sene sonra enflasyon tek haneye düşecek’ diyorlar. 3 yıl vadeli ekonomik programlarda hep ‘3 sene sonra tek haneye inecek, 3 sene sonra tek haneye inecek.’ Fakat o 3 sene sonra hiç gelmedi. Ve şu andaki gibi ‘sadece ve sadece para politikasını sıkalım, maliye politikasını sıkalım, enflasyon düşsün’ derlerse bu böyle çalışmaz. Çünkü bu programın yapısal ayağı yok.”
“Fiziksel şiddet konusunda milletvekillerinin kendisini tutmayı bilmesi lazım”
“Fiziksel şiddet konusunda milletvekili arkadaşların kendisini tutmayı bilmesi lazım. Argüman tamam, ses yükseltmek tamam ama hakarete hayır, fiziksel şiddete hayır. Orada kırmızı çizgiyi çekmek lazım.”
“O listeler, sıkışmışlığın sonucu”
“Eğer o listeyi korkutma amacıyla yayınladılarsa, o listedeki isimlerin hepsi tam tersine sesini daha yüksek çıkararak mücadeleye devam eder. Burada bir hukuk mücadelesi var ve üstelik bu, Sinan Ateş’in eşi tarafından benden istenen bir mücadele. Kendisi geldi, teknik hukuki destek istedi, yanında olmamızı istedi. Biz de hem teknik hukuk desteğini hem de yanında olacağımızı söyledik, yanında ne için duruyoruz? Hak, adalet yerini bulsun, Sinan Ateş’in cinayetiyle ilgili sorumlu kim varsa ortaya çıksın. Bizim derdimiz bu. Ama belli ki bu, birilerini çok rahat etsin. O listeler, şunlar bunlar sıkışmışlığın sonucu.”
“Dünyanın en yüksek ikinci Merkez Bankası faizi Türkiye'de”
“Erdoğan ne dedi? ‘Ben ekonomistim’ dedi. ‘Alanım ekonomi’ dedi. Üstelik ‘Nass var’ dedi. Merkez Bankası'na saçma sapan talimatlar verdi. Sonucu, patlayan bir enflasyon. ‘Nass var, onun için faizin inmesi lazım’ dedi. Şimdi dünyanın en yüksek ikinci Merkez Bankası faizi Türkiye'de. Bütün dünya ülkeleri arasında biz ikinci sıradayız yüksek faizde. Ne oldu? Çıkıp anlatmıyor da söylemiyor da. Zamanında ‘Nass’ diye diye sabah akşam faizden bahseden ülkenin Cumhurbaşkanı şu anda susuyor. Bence şu anda bekliyor. Eğer halkın hoşuna giderse, diyecek ki ‘Ben yaptım.’ Yok, insanların şikayeti çoğalırsa, ‘Biz geçiremiyoruz’ derse, ‘Bu laf dinlemedi ki. O kadar söyledim vergi salma millete diye. Bunlar zaten milletin içinden de gelme değil. Bunlar öyle Londra'dan bakarak iş yapıldığı gibi yapılmaz. Burası Türkiye kardeşim, onun için ben bu bakanı affını istedim ya da görevden aldım.’ Her an yapabilir bunu yani. Dolayısıyla bence izliyor şu anda. Sonuça bakacak, ona göre karar verecek.”
“Enflasyonu yine biz düşürürüz”
“Ne zaman Merkez Bankası Başkanları talimat almış. Enflasyon patlamış. Çünkü siyasi iktidarlar kendi kısa vadeli siyasi çıkarları için merkez bankasına para bastırabilirler. Merkez bankasının bağımsızlığı da tam bunun için gereklidir. Yani hükümet, ‘Para bitti arkadaş. Bana para bas, ver’ dediğinde Merkez Bankası Başkanı ‘Yok yapamam’ diyecek. Ya da enflasyonun gereği bir faiz uygulamak gerekiyorsa, o faiz oranını hükümetin baskısıyla ‘Ya seçim geliyor arkadaş, biraz para verelim şu piyasaya, bas biraz para ver. Biraz milletin yüzü gülsün ki ben seçimi kazanayım’ diyemez, dememeli. Bunu yaptığı anda da işte enflasyon patlar, ondan sonra kimse de geri kolay kolay düşüremez. Ha kim düşürür? Yine biz düşürürüz. İnanın bizim için o kadar basit. Ben bugün ülkenin cumhurbaşkanı olsam yapacağım ilk iş, on tane kritik birimin başına sapasağlam dürüst ehil insanları koymak. Haftada sadece iki kere ikişer saatlik koordinasyon toplantısıyla da herkesin birbirinden haberdar olmasını sağlamak ve onlara yön vermek. Cumhurbaşkanı olarak yapman gereken bu. Ötekini zaten sağlam kadrolar yapacak. Ama ben vaktimi neye harcarım? Hukuk ve adaleti düzeltmeye harcarım.”
“Türkiye'yi şu anda yönetmeye en hazır siyasi parti DEVA Partisi”
“Ben iddialı konuşuyorum ve meydan okuyorum: Türkiye'yi şu anda yönetmeye en hazır siyasi parti DEVA Partisi. Aksini söyleyen varsa çalışmalarını koysun masaya. Hodri meydan. Çıkalım bir televizyon programına ama laf değil. Laf üretmek kolay. Yazılı politika belgesi diyorum ben. Getir anayasa çalışmanı koy bakayım masaya. Getir sağlık reformunu koy bakayım masaya. Getir eğitimle ilgili neler yapacağını. Ben artık iktidarı saymıyorum. Diğer partilerden de bahsediyorum burada. İnanın yok. Çünkü popülarite ve sansasyon üzerinden siyaset yapılıyor Türkiye'de. Oysa biz Türkiye'yi, bu ülkeyi bir gün yönetmenin sorumluluğunu şimdiden sırtımıza hissederek bir muhalefet yapıyoruz.”
“Sayın Şimşek’in Sayın Erdoğan’la ilgili gelecek sorular konusunda cevabı yok”
“Mehmet Şimşek, Sayın Erdoğan’la ne konuşuyor bilmem ama ben Sayın Şimşek'in basının karşısına çıkıp da toplu bir basın toplantısını yaptığını görmedim. Vergi paketi Meclis’te görüşülüyor, kendi yok. Neden sizce? Çünkü böyle serbest bir ortamda milletvekillerinin soru cevabı, basının soru cevabı ama öyle ayarlanmış, önceden kurgulanmış bir basın toplantısı değil; hür, özgür gazetecilerin de olduğu, isteyenin istediği soruyu sorabileceği bir basın toplantısı yapmadı bugüne kadar. Niye? Çünkü özellikle Sayın Erdoğan’la ilgili gelecek sorular konusunda cevabı yok. TÜİK'in önceki dönemde enflasyon verileriyle nasıl oynadığını anlatabilecek durumda değil.”
“Rus da çağırıyor, Finlandiya da çağırıyor. Niye? Çünkü biliyorlar ki bu birikimin faydası var”
“Rusya, savaşın ortasında bir ülke. Niye beni davet ediyor? Niye görüşlerimizi soruyor? Demek ki bırakın bir ülkenin, ülkeler arasındaki ilişkilerin, finansal mimarinin, bölgesel ve uluslararası yapıların nereye doğru gitmesiyle ilgili de eğer bize soruyorlarsa ki İbrahim Çanakçı'yla gittim, eski hazine müsteşarımız biliyorsunuz. Rusya'ya onunla beraber gittik. Bir gittik, Ruslar hemen İbrahim Bey'in etrafını sarıyor. İbrahim Bey'i G20'den falan tanıyorlar. Niye böyle? Çünkü biliyor ki herkes, burada bu ülkenin sorunlarını çözecek bir kadro var. O zaman da dünyanın sorunlarının çözümüne de katkıda bulunacak bir tablo var. Herhalde Rusya ile Finlandiya arasındaki sınırın kapatıldığını, Finlandiya'nın da NATO üyesi olduğunu biliyordur bütün izleyenler. Peki St. Petersburg'tan bir hafta sonra niye beni Finlandiya'ya çağırıyorlar? Niye Helsinki'de bütün Avrupa'nın en büyük bütün büyük şirketlerin başkanlarının olduğu toplantıda hepi topu beş siyasetçi var. İki Fin, iki İsveç, bir de ben. Niye davet ediyorlar? Çünkü Avrupa'nın rekabeti nasıl artacak? Avrupa teknolojisine nasıl üstünlük sağlayacak? Avrupa Amerika'ya bağımsız bir şekilde kendi güvenlik sistemini nasıl geliştirecek? Bunların tartışıldığı ortama bir Avrupalı olarak baktıkları için beni davet ediyorlar. Rusya ile Finlandiya sınırı kapalı. Toplantıyı yaptığımız yerden iki saat arabayla giriyorsunuz, Rus sınırı var. İki ülke artık tamamen gerilmiş durumda. Ama Rus da çağırıyor, Finlandiya da çağırıyor. Niye? Çünkü biliyorlar ki bu birikimin Türkiye'de iyi şeyler yapmış olmanın ve dünya tecrübesinin faydası var. Bütün bu birikimi sadece bende değil, bütün kadromuz böyle, ülkemizin emrine sunmak istiyoruz. Ülkemizi yeniden kanatlandırmak istiyoruz.”
“Kim seçilirse seçilsin. Türkiye'nin çıkarına bir ilişki geliştirmek gerekir”
“Kim seçilirse seçilsin. Türkiye'nin çıkarına bir ilişki geliştirmek gerekir. Ben Dışişleri Bakanı'yken ne yaptım? Obama, Clinton Demokratlar tarafındayken, McCain de Cumhuriyetçiler tarafında adayken, gittim Washington'a, üçünü de dış politika ekipleriyle yemeklere davet ettim. Uzun uzun sohbetler yaptım. Çünkü üçünden biri Amerikan Başkanı olacaktı. Obama başkan oldu, Clinton da Dışişleri Bakanı oldu. Obama ilk ziyaretlerden birisini Türkiye yaptı o zaman. Bakın Biden altı ay telefona çıkmıyor. Obama seçiliyor, geliyor Türkiye'yi ziyaret ediyor. Üç gün kaldı. Bir gün İstanbul, iki gün Ankara. Bu niye oldu? Çünkü kim seçilirse seçilsin, Türkiye çok önemli bir ülkedir. Dolayısıyla başkan kim seçilirse seçilsin, biz Türkiye'nin kendi menfaati için, kendi güvenliği ve bölge güvenliği için Amerika'yla da konuşabilmeliyiz, Rusya'yla da konuşabilmeliyiz. Ben Dışişleri Bakanı iken öyle yaptım. ‘Şu kazansın’ diye uğraşmadım. Kim kazanırsa kazansın seçimi, Türkiye kazansın dedim. Dolayısıyla Trump mı kazansın, Kamala Harris mi kazansın, ben derim ki Türkiye kazansın.”
“Sayın Erdoğan enflasyonu patlattığı gibi sahipsiz sokak hayvanların sayısını da patlattı”
“Sayın Erdoğan enflasyonu patlattığı gibi sahipsiz sokak hayvanların sayısını da patlattı. Halbuki 2019'da mecliste bu işle ilgili komisyon kuruldu. Bütün partiler ortak bir rapor yayınladı. Bu raporun hem belediyelere hem de hükümete söylediği bir sürü şey var. Hiçbirisi yapılmadı. Peki bu büyük sorun şimdi geldi önümüze. Ne yapacağız? Yine öncelikle insanlığımızı asla elden bırakmayacağız. Vicdanımızı asla kilitlemeyeceğiz. Birinci bu. Ama özellikle küçük çocuklar için, yaşlılar için, herkes için gittikçe daha büyük tehlike haline gelen bu sokak hayvanlarının kısırlaştırılması, onların barınaklarda bakılması ve beslenmesiyle ilgili de hızlı bir kampanya başlatmak gerekiyor. ‘Bunu ben belediyelere vereyim. Belediyelere sorumluluğu atayım, çıkayım.’ Şu andaki iktidarın yaptığı bu. Halbuki iktidarın hem bu işler için kaynak sağlama zorunluluğu var. Çünkü belediyelere yeni bir görev veriyorsun. Parası olan belediye var, çoğunun da parası yok. Bu işi belediyelere yap dediğinde çoğu yapamayacak. Halbuki hükümetin görevi bununla ilgili bütçeyi hazırlamak, bütçeyi belediyelere vermek, arkasından da denetlemek. Parası yoksa da kaynak sağlayacaksın. Çünkü çok özel bir durum bu. 1 trilyon 254 milyar faizi nasıl kuzu kuzu buluyorlar? Faize gelince buluyor ama artık toplumumuzun çok geniş kesimleri için bir can tehlikesi haline gelmiş, bir sağlık tehlikesi haline gelmiş bu sokak hayvanları sorununun çözümü için de parayı bulacak. Bulamıyorsa, yapamıyorsa da ‘Ben yapamıyorum’ diyecek.”