BİLGİ Cinsel Tacizi ve Saldırıyı Önleme Birimi işbirliğiyle düzenlenen panelde, erkeklik kavramı ve bu kavramın toplumsal şiddetle ilişkisi detaylı bir şekilde ele alındı
Toplumsal cinsiyet, sadece bireylerin cinsiyet kimlikleri ve rollerini belirlemekle kalmaz, aynı zamanda şiddetin ve toplumsal eşitsizliğin yapısal temellerini de şekillendirir. BİLGİ Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu, BİLGİ Sosyoloji Bölümü ve BİLGİ Cinsel Tacizi ve Saldırıyı Önleme Birimi işbirliğiyle düzenlenen panelde, erkeklik kavramı ve bu kavramın toplumsal şiddetle ilişkisi detaylı bir şekilde ele alındı.
Panelin başlıca gündem maddelerinden biri, erkekliğin toplumsal olarak nasıl inşa edildiği ve bu yapının, kadına yönelik şiddet başta olmak üzere toplumsal cinsiyet temelli şiddet biçimlerini nasıl desteklediğiydi. Konuşmacılar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak şiddetin hem kadınlar hem de LGBTİ+ bireyler ve diğer toplumsal gruplar üzerinde ciddi etkiler yarattığını vurguladı.
Siyaset Bilimci ve Yazar Prof. Dr. Alev Özkazanç, şiddetin sadece kadınları değil, tüm toplumu etkileyen bir sorun olduğunu ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hem şiddeti üreten hem de sürdüren bir mekanizma işlevi gördüğünü belirtti. Kadına yönelik şiddetin, toplumsal yapılar tarafından desteklenen bir norm olarak varlığını sürdürdüğünü ifade etti. Bu bağlamda, şiddetin yalnızca bireysel bir mesele olarak ele alınamayacağını, ataerkil sistemin bu şiddeti nasıl yeniden ürettiğinin farkında olunması gerektiğini söyledi.
Panelin diğer önemli konuşmalarından biri, İncel hareketi üzerineydi. Nil Zor, dijital ortamda hızla yayılan İncel ideolojisinin şiddeti nasıl meşrulaştırarak kadınları hedef aldığını ve bu hareketin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştirdiğini aktardı. İncel hareketinin, erkeklerin “intikam” duygusuyla beslenen şiddet eylemleri üzerinden kendilerini erkekliklerini kanıtlama biçimlerini güçlendirdiği belirtilerek, dijital ortamda bu ideolojilerin nasıl daha fazla kişiye ulaştığı tartışıldı.
Eğitim kurumlarındaki Cinsel Tacizi ve Saldırıyı Önleme (CTS) birimlerinin önemi de panelde ele alındı. Doç. Dr. Seda Kalem, bu birimlerin yalnızca üniversitelerde cinsel şiddeti önlemekte değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir yapı kurmada kritik bir rol oynadığını vurguladı. Bu birimlerin, cinsel şiddeti engelleme, başvuru ve destek mekanizmaları oluşturma gibi görevler üstlendiği, aynı zamanda toplumsal farkındalık yaratmak için üniversitelerle işbirliği yaptığı belirtildi.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin, bu tür şiddet biçimlerinin önlenmesindeki en önemli çözüm yollarından biri olduğu dile getirilen panelde, erkekliğin toplumsal yapı olarak şiddeti nasıl ürettiği ve yeniden ürettiği üzerine yapılan tartışmalar, toplumsal değişim için önemli bir zemin oluşturdu.