-Öncelikle Sizi Kısaca Tanıyabilir miyiz? Trabzon 1963 doğumluyum. Liseye kadar olan eğitimimi Trabzon’da tamamladım. 1987 yılında İ.Ü Veteriner Fakültesinden mezun olduktan sonra, 1999 yılında yine İ.Ü Sağlık Bilimleri Fakültesinde, Sığır Karkaslarının Değerleri konusunda doktoramı tamamladım.
1987 yılında Kırmızı Et konusunda faaliyet gösteren Coşkun Et Tesislerinde “Muayene Veteriner Hekimi” olarak iş hayatına başladım, 1993 yılında İBB’de İşletme Müdürü olarak görev aldıktan iki yıl sonra tekrar eski çalıştığım tesise dönerek 2015 yılında emekli oldum.
Akademik olarak 2016 yılında Zaim Üniversitesi “Beslenme ve Diyetetik” bölümünde Yrd. Doç. Dr. olarak göreve başladım.
Daha önce “Ulusal Kırmızı Et Konseyi”nde Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yapmış olup, halen Kamuya ait Kırmızı Et konulu birkaç İhtisas Komisyonunda üyeliğim ve Türkiye Kırmızı Et Sanayileri ve Üreticileari Birliği Derneğinde Yönetim Kurulu Başkanlık görevim devam etmektedir.
-ETBİR Ne Zaman Kuruldu? Bünyenizde kaç üyeniz var? Yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
ETBİR “Türkiye Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği” Merkezi İstanbul’da olmak üzere 1989 tarihinde kuruldu. Ülkemizde faaliyet gösteren Kırmızı Et sanayicilerinden 82 kuruluş üyemizdir. Üyelerimizin toplam işlem hacmi ülkemiz deki yıllık üretimimizin yaklaşık %70’ ine tekabül eder. Kapasite olarak üretimde ilk 20 büyük kırmızı et sanayisi arasında 15 tane kuruluş derneğimizin üyesidir.
Kurumumuzun çalışma alanları içerisinde en fazla sektör hala yeni hazırlanan Kanun ve Tebliğ gibi yasal metinlerde görüş oluşturmak, üretim konusunda üyelerimize teknik destek sağlamak ve zaman zaman güncel gelişmeleri basın yoluyla halka aktarmaktadır.
.-Sorunlarınızdan Nelerdir?
Çalışma esasında en fazla karşılaştığımız sorunların başında imalatçı üyelerimizim yasal uygulamalar karşısında bazen haksızlığa uğramasıdır. Bu durumlarda elimizdeki teknik bilgi ve donanım ile görüşmeler sağlayarak çözüm oluşturmaktayız.
- Özellikle pandemi döneminde sektörünüz olarak nasıl etkilendi?
Pandemi döneminde sektörümüzün de farklı dönemler yaşamıştır. İlk başlarda kaliteli beslenmeye yönelik kırmızı et tüketiminde bir artış gözlemlenmiştir.
Ancak geçen süre içerisinde iş yerlerinde kapanma uygulamaları ile otel, restorant, catering gibi ülke genelinde %40 tüketimini olan yerlerin %80 ine yakın azalma olmuştur. Bu miktarda genel tüketime %25-30 oranında düşme ile yansıtılmıştır. Her ne kadar parekende satışlarda artış olsa bile bu artış toplu yerlerde oluşan kaybı telafi edememiştir.
-Et fiyatlarının yüksek olmasından vatandaş ,şikayetçi, siz üretici olarak et fiyatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkemizde gıda fiyatlarının kendi arasında fiyat bakımından mukayese ettiğimizde kırmızı ette anormal bir fiyat farkı olmadığını görürüz. Protein kaynakları açısından et, süt, yumurta gibi hayvansal protein içerikli gıdalarda kendi aralarındaki dünya piyasasındaki orantı ülkemizde de aynıdır. Ancak, insanımızın alım gücü zayıf olduğundan pahalı olan kırmızı eti almakta zorlanmaktadır.
Bu yapı, alım gücü zayıf insanlarda kırmızı etin pahalı bir ürün olduğu kanaatini oluşturmaktadır. Tarım sektörü tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de desteklenmektedir. Ülkemizde her yıl bütçeden ayrılan tarım desteklerinden hayvancılık önemli bir pay olmakta. Hayvancılık destekleri sürdürülebilir bir üretim için sağlanmalıdır. Bu destekler zaman içerisinde amaç dışı kullanım olduğu gibi yetersiz de kalmaktadır.
- Devletin sektörünüze bakış açısını ve desteğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Üreticilerimizin son iki yıldan beri ekonomik değer sağlayamadığı hayvancılık üretiminden zaman içerisinde ayrılmaktadır .Bu davranış önümüzdeki yıllarda ülkemizde canlı hayvan varlığı açısından zafiyeti oluşturacaktır. Son yıllarda ülkemizde ön planda tutulan enflasyon korkusu ve bu korkuya bağlı yerli tarım ürünlerine yapılan anlamsız baskılar üretimimize zarar vermektedir. Bu konuda kamunun haklı gerekçeleri olsa bile ,birçok sanayi ürünlerine ve birtakım hizmetlere bu tür fiyat baskısı yapılabilir. Ancak ,hayvancılığa yapılan bu tür fiyat baskısı üretime ara vermeyi oluşturur. Böyle bir olgu içerisinde hayvancılığın yeniden yapılandırılması için önümüze 5-6 yıl gibi bir süre çıkar .Bu yapısal özellikten dolayı hayvancılık öncelikli ve kesintisiz üretimin yapılacağı bir iş koludur.
-Son zamanlarda Türkiye genelinde üreticiler, üretimden çekilmeye başladı. Siz bu gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizler ETBİR olarak öncelikle sürdürülebilir bir modelin oluşması için resmi kurumlara rapor hazırlamaktayız. Ayrıca üretimin kalitesini yükseltmek için yıl içerisinde panel gibi programlar düzenlemekteyiz.
- ETBİR olarak farkındalık yaratacak bir projeniz var mı.?
Hayvancılığımızın kalkınması ve gelişmiş ülkelerin tarım yapısına kavuşması için, öncelikle ülkemizde mevcut olan sığır popülasyonunda revizeye gitmemiz gerekmektedir. Bilindiği üzere ülkemizde sığır hayvancılığı ağırlıklı olarak süt hayvancılığı modelinde yapılmaktadır. Bu yapı 1970 yıllarında süt sanayinin gelişmesiyle ,o yıllarda süt üretimini arttırmak için yurt dışında ithal sütçü sığır ırkları getirildi. Bu alışkanlık ve uzun yıllar itibarıyla değiştirilmedi . Ve geldiğimiz durum itibarıyla et üretiminde eksiğimiz var, buna karşın et üretimimizde eksiğimiz var . Bu haliyle her yıl fazla olan süt üretimini ,süt tozu yaparak stoklarda bekletiyorken , et için milyonlarca hayvan ithal etmek zorunda kalıyoruz .